Sayfalar

29 Şubat 2012 Çarşamba

Sökük rüzgar.





Buyrun Sevgili Dinleyenler, Frazey Ford o buğulu sesleriyle bizlere eşlik ediyor gecenin bu saatinde. Uzaklara alıp götürüyor. Geri getirmiyor. Bu şarkı uzaklaşmak isteyenlere, uzaktakilere 'ayrıca' gelsin o zaman. Ha bi tavsiye. Dinlerken şiir okumak ruhu dinlendirir. Ama sizi bilmem.
Neyse. İyi dinlemelerimiz olsun.

Ya düşündüm de
Aslında sadece bu.


'Bırak sökük kalsın rüzgâr, bu zırdeli düşün içinde

Gerçeğin ne anlamı var'

28 Şubat 2012 Salı

Her susuş bir iç çekiş midir?

İçinden konuşmak mıdır her zaman en güzeli?
Yada yakalanacağını bile bile kaçmak mıdır aslolan?
İstemedim yazmak.İstemedim okumak.

Beynime mührü vurdum. Susturdum.


İki namaz arası rahatlığı yakalayamadım.
Başkasında aradım suçumu.
İstemedim yazmak. İstemedim okumak.

Kendimi hiç bir zaman bulamadım. Susturdum.


İçinden konuşmak mıdır en güzeli abiler? Ben öyle yaptım. İyi olmadı bak.

-Nasılsın?
-Bilirsin bu soruyla alıp veremediklerimi, neden sordun?
-Konuş istedim.

Uyumadım yine tüm gece.
Şiir uyutmaz demişlerdi.
İnanmıştım.

-uyutmayan şiirlere inanmıştım-

Herkesi susturdum.
İçinden konuşmak en güzeli değilmiş be abiler.

Tetiği çektim.
Son mermiyi ruhuma boşalttım.
Susturamadım.

'durma göğe bakalım'




26 Şubat 2012 Pazar

Kıyamet bize.

iyi günler ilerde anneanne
iyi günler ilerde

bense yirmidört saatlikgünlerdeyim anneanne


rüyalarında senin ne kıyamet kopuyor
ne de bir gül düşüyor dalından
sen böyle istersin bilirim
gülümseyerek anneanne

oysa ne sarışın kızlar
göz kırpıyor esmer delikanlılara
ne de ortadoğu
bir gül bahçesi oluyor

yine de iyi günler
ilerde anneanne
esmerliğimiz

kıyamet herkese

halime bakıp üzülme anneanne
bir bakarsın dayımla beraber
ortak bir iş kurarbelki bir süpermarket açarız

ne dersin, kasada da
muzaffer durur, gülümseyerek
yok yok olur, dandy, pop-cornve kalve çorba satarız.

kahrolsun amerika deriz sonra
kahrolsun fransa çin ve mançurya
kahrolur biz böyle deyince
devr-i daim düzeniyle dönen dünya

mançurya da kahrolur
niye kahrolacaksa

anneanne, müzmin 
başağrılarım artıyor
işte yaşamak bu deyip dostlar
müttefiklere gülümsediğinde

anneanne, ah anneanne
çıkış yok ve bu tereke
rahmetli dedemin yüreğinden
daha eski bir mesele

yüreğimiz bölüştürülemez
iyi günler ilerde

sade ekmeği bildiğimiz
günler geçmişte
ve güzeldi anneanne
şimdi ekmek dile gelse
boğazımızdan geçişine
utandığını söylerdi

iyi günler yok!
iyi günler yok anneanne

kıyamet bize
kıyamet bize
kıyamet bize

kıyam/et bize



Hüseyin Atlansoy


15 Şubat 2012 Çarşamba

Misafir.



Bazı zamanlar bazı insanlari ister ruh.
Hiç zannetmediğimiz kişiyi o anda karşımıza çıkarır kader.
Kaderle ruh arkadaştır.
Bize ise dinlemek düşer onları.
Ve kader, bilir ki ruh bir ömürlük misafirdir.
Aynı şekil de ruh da bilir kaderin misafirlğini.
Biz de bilelim misafirliğimizi.
Neyse.
Buyrun sevgili dinleyenler Erkan Oğur söylüyor,
Bir Ömürlük Misafir.




      Ne sahibim  bu yerde ne kiracı. 

       Sadece bir ömürlük misafirim ben.

14 Şubat 2012 Salı

Yine ben hapımı içeyim.


Yine herşeyleri unuttuğum anlardan biriydi.
Yağmurun çaya, çayın neye, neyin huzura kavuşturduğu an. 

Aynaya baktım. Gözlerimi büyüttüm. Güldüm.

Gözleri büyütmek.
Göz bebeğinin göz bebeklerinin büyümesi.
Aklıma geldi.
Seslendim


-Hapını içtin mi?

-Hangisini?
-Hani her gün içtiğin?
-Yok içmedim, getirir misin?

Hap kutusunu aldım. Uzattım. Elini uzatmış bekliyodu. 

Hapı ben verdim. 
O içti.
-Sağol. 

Gözlerimin içine baktı. 



"Bana çare bul. Ben yine halının kenarına yarış arabalarımı dizeyim. Sen üzerinden geç. Bana sinirlen. Ben güleyim. Sonra boz yerlerini. 'Ama bu sefer kalıcı olcak!' diye saat yapayım koluna. Sen ağla ben 'ağlama' diyeyim.
Yine ben hapımı içeyim.


Bana çare bul. Sen benim resmimi çekmeye çalış ben sana bağırayım, yüzümü saklıyayım. Ama sonra gülümseyip 'kalıcı bi iz bi biz' bırakayım. Sonra fotoğraflara bakalım. Ben sileyim.
Yine ben hapımı içeyim.


Bana çare bul. Ama ağlama. Sen ağladıkça gözlerim dolar bilirsin. Sinirlenir yumruklarım etrafı. 'Üzülme bak her şey düzgün gitmek zorunda değil. Bak sen kısasın ama ben uzunum' diyeyim. Seni güldüreyim. Sonra gülelim.
Yine ben hapımı içeyim.


Bana çare bul. Bul ki sana "yeter karnım ağrıdı güldürme nolur yeter" diye bağırıp işi kavgaya çevireyim. Kavga edelim. Sana kızayım.
Yine ben hapımı içeyim.

Sen otur ben dolanayım. Bilirsin oturamam uzun süre. Sen 'otur nolur başım döndü' de. Ben sana yaptığım maçları anlatayım.Sonra marşlar söyliyeyim bağıra bağıra. Sonra sen sarı de ben kırmızı diyelim. Evi stada çevirelim.
Yine ben hapımı içeyim.


Bana çare bul. Biliyorum bu hap beni kandrıyor. Biliyorum ben de çaresizim. Aniden gidebilirim. Seni bi daha hiç üzmeyebilirim. Hiç bağırmayabilirim. Odamı bi daha dağıtmayabilirim. 

Ama sen yine de bana bi çare bul. Ya da gel otur yanımda. Derdimi anlatmam bilirsin. Ama sen otur. Yine gülelim. Yine sen bana kız.
Yine ben hapımı içeyim."



Dağlar bir olmuş sırtımdalar. 
Ondan önce geldim dünyaya ama ondan önce bana gelmedi korkular. 
Dağlar bir olmuş sırtımdalar. 
Ondan önce geldim dünyaya ama onu bekledim onu aradım dayanmaya.
Dağlar bir olmuş sırtımdalar. 
Ondan önce geldim dünyaya ama onu buldu sırtlanlar.



-Çok ağladım abiler, i
syana girer mi?


12 Şubat 2012 Pazar

Yel değirmeninin yeli olmak.


Bilenler bilir. En sevdiğim ve baştan sona okuyabildiğim ilk kitap Don Kişot.
Hayal gücümün bu denli olmasının belki de en önemli sebebi.
Ve bu şarkı REDD'in olmasıyla birlikte 'Don Kişot' ismiyle de benim için çok özel.
Don Kişot demişken, Turgut Uyar abimizin şu şiiriyle sizleri baş başa bırakayım Sevgili Dinleyenler.


"Bir yel değirmeni niye döner ki?

Ben Don Kişot olsam bunu merak ederdim.

Ama ben yine ben olarak bir Yel değirmeni olsam,

illâ bir Don Kişot’u severdim.."



Not: Ben bir yel değirmeni olsam, yeli severdim.


6 Şubat 2012 Pazartesi

Ölesiye.


"Ama anladım ki, ölüm gelip almadıysa insanı, uzaklar yakınlaşabiliyor.
İnsan bir anda karşısında buluveriyor en umulmadık yüzleri.
İstanbul'un sonbaharla dertleştiği bir günde otobüs durağına doğru yaklaşırken onu görünce anladım.
Sonbahar şarkıları yüzüme çarpıp dururken, ben artık kalbimin gürültüsünden sağır olmak üzereydim."

Ben bunu tekrar okurken arkadan Keane bana eşlik etmekteydi Sevgili Dinleyenler.
Buyrun, Nothing In My Way.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Kardan Adem.


Üzerine düşündükçe çoğalan 
Çoğaldıkça çığ olup
Üzerime düşen bir şeyden bahsedeceğim


Sansasyonel bir vuruş, hiperaktivitel bi bozukluk

Ya da 
Sadece bi kas ağrısı, en tezinden.

Geçenlerde


Geçenlerde diye başlamak çok isterdim ancak
-Geçenler- geçtiğiyle
Kimi zaman geçirdikleriyle kalıyor be abiler 

Hatta kalmıyolar bile
Biz kalıyoruz, en vakurundan

Piyasa yapmak gibi bi lüksümüz olsaydı 

Ya da 
Anamızın karnından beli kemerli çıksaydık
Olmazdı bu haller
-Neler oluyor bize,yine neler oluyor be gülüm-
Dolanmazdık ortalıkta 

Her defasında daha sert yerken kar topunu

Daha büyüğünü ben yapıcam diye hırs yapmasaydık belki
Belki
Daha hoş bi sada bırakırdık zeytin gözlü kardanadamda


Ne olurdu be abiler bizde zeytin gözlü kardanadam olabilseydik

Tek bi güneşe eriyip gitseydik

Geç geleceğimiz

Az kalacağımız
Erken gideceğimiz
Çok özleneceğimiz
Bilinseydi.
Ya da
Bilseydik. 

Daha fazla saplanır mıydık dünya denen zifiri zifte


Daha fazla
der
Daha fazla 

durur
-muyduk be abiler


Geçenlerde bunu düşündüm işte

Hepimiz kardan adamlarız aslında

Ademden beri.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Kar Manzarası.



Beirut-The Rip Tide
Çok sevdim. Çok sevin.
Pencerenizden kar izleyip çay içmeniz ümit edilir.


Not:Merveden.Bitanecikten.