Bazen öyle zamanları olur ki gelip yanına konan kuşun bi işaret
olduğuna inanırdı. Bir şeylerin iyi gitmesi için işaret beklediğinden mi yoksa
kuşun gelesi gelmesinden mi, orası bilinmez.
Ama öyle bişey ki o sadece işaret vermesi beklenen bi kuş değildi onun için. Uzakta olup da kavuşamadığı her şeydi. Gerçeklerle yüzleşmesini erteleten her şeydi. İnkarı kolaylaştıracak her şey.
Ama öyle bişey ki o sadece işaret vermesi beklenen bi kuş değildi onun için. Uzakta olup da kavuşamadığı her şeydi. Gerçeklerle yüzleşmesini erteleten her şeydi. İnkarı kolaylaştıracak her şey.
‘5yaşındaki bi
çocuktan farkım yok. İnanıyorum döneceğine.’ demişti arkadaşı. Ve bu aklından
hiç çıkmıyordu. Bi sigara daha yaktı gecenin koyuluğuna.
Ağır hava şartlarında kürek çekmeye zorlamıştı onu hayat. Her
defasında rakip sahada kaybetti tüm maçları. Tek oyuncu o kalmıştı. Oradan
oraya savruldu çöpten farksız. Yedeksizdi.
‘Artık’ diye geçirdi içinden. ‘Yeterince zaman geçmedi mi?’
Kürek çekmeye devam etti yalın ayak. Acıyı bastıran şey
acıydı. Yalınayak koşmak ona kavuşamayacaklarını hatırlatırdı. Artık
güvendeydi. Derin derin çekti o zifti bi kere daha. Bi çay daha doldurdu.
‘Fakat , Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım;
böyle budalaca bir özleme kapılıyor.’
Konuşmayalı yıllar olmuştu. İnsanlar onu anlamayalı yıllar
olmuştu. Deliler gibi haykırıyordu aslında.
‘Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki
albayım. Ben de susarım o zaman.’
Her gece saat 3ü vurduğunda çıkardı
dışarı. Sigara üstüne sigara. Otururdu sokağa.
‘Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim.‘
Binlerce kez yıkılmıştı gönlünün gecekonduları. Binlerce kez yol görünmüştü ona.
Olsundu. Her geçen gün damarlarındaki kan yakıyordu tüm bedenini,zihnini.
Yol uzadıkça yaşamak zorlaşıyordu.
Yol uzadıkça yaşamak zorlaşıyordu.
Bir an düşündü. Yol, uzadıkça zorlaşmıyordu aslında.Yol zor olduğu için
uzundu.
-Vijdan muhasebeleri, gürültülü hıçkırıklar, sessiz isyanlar.-
Ama artık ne kürek çekmeye mecal, ne beklemeye deccal kalmıştı.
Kendi ipini çekmek için uzandı boşluğa. Sigarasını söndürdü.
Ama artık ne kürek çekmeye mecal, ne beklemeye deccal kalmıştı.
Kendi ipini çekmek için uzandı boşluğa. Sigarasını söndürdü.
Ve gözlerini yumdu sonlu sonsuzluğa.
Sessizce ve son kez tekrarladı. Bağırarak,
‘Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek.’
‘Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek.’
‘Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek.’
.
.
.
‘Kelimeler, albayım. Bazı anlamlara gelmiyor.’
Bi kuş kondu avucuna.
Ama ölmüştü.
Kuş da.
Bi kuş kondu avucuna.
Ama ölmüştü.
Kuş da.